All Writings
Ağustos 21, 2009

?srail’i geri kazanmak

Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile son toplantısında Amerikan Başkanı Barack Obama Arap-İsrail barış sürecinde kaydedilen ilerleme konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik sergiledi. Her iki devlet başkanı da doğru yönde bir hareket olduğunu kaydederken Amerika'nın son sekiz ayda Arap-İsrail anlaşmazlığıyla doğrudan ilgileniyor olması sonucunda birkaç somut hedefe ulaşıldı. Müzakereler süresince bölgede mekik dokuyan Amerika'nın Orta Doğu Elçisi George Mitchell'in İsraillileri, Filistinlileri ve bölgedeki Arap devletlerini bu sürece hayat verecek gerekli güven tedbirlerinin dengeli bir şekilde alınmasına ikna etmesi gerekiyor. Netanyahu hükümetinin yerleşim birimlerinin genişletilmesinin durulmasına itirazları sürdüğü sırada Arap liderlerinin İsrail'e taviz verme noktasında gösterdikleri direnç Mitchell'in stratejisi ve sürecin hayata geçirilebilmesi konusunda soru işaretlerine sebep oldu. Bu nedenle Obama yönetimi İsraillilerin ve Filistinlilerin her konuda mutabık kalmalarını daha fazla bekleyemez. Bunun yerine Amerikan hükümeti barış anlaşmasının genel parametrelerinin oluşturulmasına ön ayak olmalıdır.
Obama yönetimi yeni girişimi başlatmadan önce bölgede özellikle İsrailliler arasında daha olumlu bir hava yaratmak için bir takım düzeltici tedbirler almalıdır. 1967 sınırlarını esas alan iki-devlet çözümüne destek veren Başkan Obama'nın Araplar ve İsrailliler arasında öngördüğü barış anlaşmasına ilişkin çabaları Camp David ve Annapolis de dâhil olmak üzere seleflerinin daha önce gösterdiği gayretten pek de faklı değil. Bununla birlikte, Başkan Obama'nın strateji ve müdafaası tarafsız ve kendini bu işe adamış bir muhatap rolünü üstlendiği ofiste göreve başladığı ilk günden bu yana daha sık telaffuz edilir oldu.
Obama'nın Bush yönetiminden sonra tahrip olan Amerikan-Arap ilişkilerini düzeltme gayretleri birçok İsrailli arasında şüphe atmosferi oluşmasına sebep oldu.
Giderek daha çok sayıda İsrailli Başkan Obama'nın Arap Dünyası'nda kalpleri ve düşünceleri kazanma çabalarından endişe duyarken Obama, İsrail'in ulusal güvenlikle ilgili konulardaki vahametine kendisinden önceki başkanlar kadar hassasiyet göstermiyor. Üstelik birçok İsrailli, Başkan Obama'ya artık daha az güven duyarken kendisinin Arap ve Müslüman Dünyası'na seslendiği Kahire konuşmasında İsrail'e rağmen Arap ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek istediği hissine kapılmış durumda. Sonuç olarak daha fazla İsrailli Netanyahu'nun Washington'la gerilim yaşanması pahasına da olsa Obama'nın yeni yerleşim birimlerinin inşasının durdurulmasına gösterdiği direnişe müsamaha gösteren İsraillilerin sayısı artıyor.
Bu noktada Başkan Obama'nın şimdi bizzat kendisinin İsrail halkına yönelmesi önem taşıyor. Amerikan başkanının İsrailli gazetelerde yayımlanacak makaleleri aracılığıyla İsraillilere ulaşması, Ordu Radyosu'na mülâkatlar vermesi ve İsrail televizyon kanallarında görünmesi gibi etkinliklerin yer aldığı yoğun bir halka ilişkiler kampanyası düzenlenmelidir. Amaç, sadece Amerika'nın İsrail ulusal güvenliğine sarsılmaz taahhütlerinin yeniden tesisi değil aynı zamanda İsrail'in en üst düzeyde güvenlik ve refahının Arap ülkeleriyle yapılacak barışta olduğunu da göstermektir. Eski Başkan Bill Clinton'ın 2000'de Camp David'de başarmak istediği şeyi kendisinin yerine getirmek istediğini ve Başkan Bush'un Yol Haritası vasıtasıyla İsrail-Filistin barış anlaşması imzalanması çabalarına kendisinin devam edeceğini açıklaması gerekli. Obama, kendisinin yerleşim birimlerine odaklanmasının tesadüfen seçilmiş bir hedef değil aslında İsraillilerin Filistinlilerle her hangi bir zamanda barış istemesi halinde bunun kritik bir nokta olduğunu çok net bir dille açıklaması gerekir. Nitekim yerleşkeler yalnızca uygulamada ve psikolojik olarak işgali güçlendirmiyor aynı zamanda Filistin'in kendi devletlerini kurma ümitlerini de ortadan kaldırıyor. Başkan Obama kendi diliyle İsraillilere Filistinli aşırı uçların İsrail enkazı üzerine bir Filistin devleti kurmayı asla başaramayacaklarını ve İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'de bağımsız bir Filistin devleti kurulmadıkça barışı görmeyeceğini açıklamalıdır.
Barış anlaşmasının şartları pek çok hükümet tarafından uzun uzadıya tartışılıyor ve müzakere ediliyor. Şimdi Amerikan Başkanı'nın İsraillilere yansıtması gereken şey tarafların daha önceki tartışmalarına uygun şekilde genel bir çözüm vizyonu sunmak olmalıdır. Birbirine paralel güven inşa edici tedbirler bu süreç için hâlâ yaşamsal önem taşımaktadır. Bu tedbirler bütün tarafların açıkça gördükleri bir oyun sonuna işaret eden yapı taşları olarak görülmelidir. Obama ayrıca nihai bir anlaşma sözünü yerine getirebilmesi için parametrelerin münakaşalı konuların tamamını kapsaması, özelikle nihai sınır, yerleşim birimleri, Filistinli mültecilerin kaderi ve Doğu Kudüs'ün konumu gibi konuları da kapsaması gerekmektedir. "Büyük bir resim" vizyonu sunmakla Obama giderek artan inşa tedbirlerinin gerçekten de istenen barış yapısına götüreceğine duyulan güveni artırabilir. Çünkü İsrail'in yeni yerleşim birimlerinin inşasının askıya alınması konusunda ilerleme kaydetmesi için Netanyahu'nun İsrail'le ilişkilerin normalleştirilmesi hedefini içinde barındıran tavizler vermesi için Obama'nın Arap devletlerine de eşit olarak baskı uygulayacağına güvenebilmelidir.
Son olarak, Başkan İsrail ile 22 Arap devleti arasında Filistinli mültecilerle ilgili adil bir karar ve işgal edilmiş toprakların boşaltılması karşılığında barış öngören Arap Barış Girişimi'nin tarihi boyutunu harekete geçirmelidir. Şartlar olgunlaşırken ve süreçte ılımlı ortaklar bulunurken Obama, İsrailliler için artık zamanı gelmiş bu fırsat konusunda coşkulu olabilmelidir. Başkan Obama'nın vurgulaması gereken şey İsraillilerin seçiminin 60 yıldan fazla bir süredir devam eden kan ve yıkımı sonra erdirmek ve barış olduğudur. Ilımlı Arap toplumunun toplu iradesini ifade etmekten çekinmeleri halinde kendilerinin sonuç olarak daha aşırı uçta yaşayan bir Arap dünyası ile uğraşmaları gerekecektir.
Dahası, İsraillilerin son birkaç ayda gittikçe azalan güvenini yeniden kazanabilmesi için başkan, İsraillilerin en fazla korktukları şey olan İran'ın nükleer gündemine karşı çözüm konusunda daha gayretli olmalıdır. İsrail istihbarat ve güvenlik çevreleriyle Amerika arasında İran'ın nükleer emelleriyle ilgili diyalog sürerken Başkan Obama'nın İran'la bütün diplomatik kanalların denenmesinin kendileri için en iyisi olacağına İsrail halkını temin etmesi gerekmektedir. Obama, diplomatik kanalların tıkanması halinde bütün diğer seçeneklerin İsrail hükümeti ile enine boyuna tartışılacağı konusunda samimi olmalıdır. Bundan emin olmak için, İsrailliler kendi varlıklarını tehdit eden İran'la ilgili unsurların ortadan kaldırılması yönünde gerekli tüm çarelere başvurulacağı konusunda Obama yönetimine güvenmelidirler.
Obama yönetimi için moral destek ve nüfuzu geri kazanmak adına Arap devletleriyle ilişkileri geliştirme önemliydi. Ama Obama yönetimi Amerikan-İsrail özel ilişkilerinin doğasını da hiçbir zaman hafife alamaz. Bu çok özel bağ birbiri ardınca tüm Amerikan hükümetlerine İsrail'e güçlü destek sağlamalarını ve Clinton'un 1997'de imzalanan Hebron anlaşması sırasında Netanyahu ile yaptığı gibi müzakerelerde aynı önemde tavizlerde bulunmasını sağladı. Geçmişte Amerikan'ın yeterince tarafsız olmadığı yönündeki şikâyetlerine rağmen Arap devletleri, Amerikan-İsrail ilişkilerinin Amerikan başkanının tarafsız olmasını sağlayacağını anladılar. Bu ilişkide herhangi bir aşınma halen Obama'nın kendisinin de fark etmeye başladığı üzere önümüzdeki müzakere dönemlerinde ciddi zorluklara sebep olacaktır. Başkan Obama artık İsrail halkının güvenini ve inancını kazanarak barış sürecine doğru yola çıkmadan önce bu intibaı düzeltmelidir.

TAGS
Genel
SHARE ARTICLE