Türkiye’nin Demokrasisinin Çöküşü: Başkan Erdogan’a Açik Mektup
Sayın Başkan,
Sizin ülkenizi bir çok defa ziyaret ettim ve hayatın çok farklı kesimlerinden Türklerle yakın ilişkiler kurdum, hepsi sizin önderliğinizde gerçeklesen inanılmaz gelişmelerden gurur duyuyordu. Başbakanlığınızın ilk on yılında Türkiye’yi ekonomik, sosyal, ve siyasi olarak değiştirdiniz, ve ülkeyi gelişmekte olan bir bölgesel ve küresel güç olma yoluna koydunuz. İşte bu yüzden, sayın Erdoğan, bir zamanlar büyük bir reformcunun etkileyici başarılarını, herhangi bir liderin tüm gücüyle sürdürmeye çalışacağı başarıları, yok etmesi bana acı veriyor. Bu yıkıcı yolu kariyerinizin zirvesinde seçtiniz, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e bile rakip olacak, Türkiye’nin geleceğine tarihi bir iz bırakacağınız vakitte.
İhlallerinizin listesi acı verici, ancak hatırlatılması gerekiyor çünkü bu büyük ihlallerinizin geniş kapsamlı sonuçları var. Türkiye için dünya sahnesinde hak ettiği konumu yakalama ihtimalini yok edebilir. Umut ediyorum ki Türkiye, ülkeyi polis devletine çeviren, vatandaşlarını bölen, ve demokrasiden geri kalanları imha eden zalim saltanatınızdan, kurtulabilir.
Arap Bahar’ının ardından, Arap dünyasına İslam demokrasisi modeli sunmak için tarihi bir fırsatınız vardı. Bunun yerine, bütün siyasi reformları dondurdunuz ve yeni bir İslamcı nesil yetiştirmek için dini öğretileri laik eğitimin önüne geçirerek eğitim kurumlarındaki din eğitimini genişletmeye çalıştınız. Türk halkının istediği bu değil; Atatürk’ün öngördüğü gibi, İslami değerlerle gerçek bir Batı tarzı demokrasi istiyorlar.
Ankara için Türkiye’yi Avrupa topluluğunun aktif bir üyesi haline getirmek için bir yol haritası hazırlayan AB ile Katılım Ortaklığı’nı kabul ettiğinizde halkınızın hayalini gerçekleştirmeye yaklaştınız. Onların geniş insan ve doğal kaynaklarını kullanarak Türkiye’yi küresel sahnede bir yapıcı güç merkezi yapabilmek için. Fakat sonra Türkiye’nin AB üyeliğini imha ederek, Türk halkının ve Batı müttefiklerinin şaşkınlığına Rusya’yla flört ederek, Avrupa’nın sosyal ve siyasi ideallerinden vazgeçtiniz.
“Komşularla sıfır sorun” temelinde sağlam bir dış politika doktrini izlemek nasıl asil bir fikirdi, gururla savunmuştunuz. Fakat sonrasında hem geleneksel hem de yeni arkadaşlarınızı uzaklaştırdınız, ve ne yazık ki bugün Türkiye’nin neredeyse bütün komsularıyla sorunları var—Kıbrıs, Yunanistan, Irak, İran, Suriye, Ermenistan ve Kafkaslar Türkiye’den uzaklar; AB ve ABD ile gergin ilişkilerinizi de not etmek gerekiyor.
Ve kendi Kürt topluluğunuzla rotayı nasıl terse çevirebildiniz? Onlar Türk vatandaşları- neden onların kendi kültürel miraslarına uygun yaşama hakkını inkar ediyorsunuz? Yeminli düşmanlarınızmış gibi onlara ayrımcılık yapmak için hücum ettiniz. Hayır, sayın Erdoğan. Yasal Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Partisini baskı uygulayarak, ve Kürt aydınlarını PKK ile bağlantılı olduğunu tahmin edip tutuklayarak, sadakat beklemeyin—yalnızca daha fazla şiddete davet ediyorsunuz. Bağımsızlıklarını sürdürdükleri sırada misilleme ile Iraklı Kürtleri açık bir şekilde tehdit ediyorsunuz, kendi Kürt vatandaşlarınızın onların izini takip edeceğinden korkuyorsunuz—ancak savaşçı politikalarınızın sadece korktuğunuz bölücülüğü daha da kötüleştirdiğini fark edemiyorsunuz.
Türkiye’nin bir demokrasi olduğunu alaylıca iddia ediyorsunuz ancak bir demokrasinin damgası olan barışçıl halk gösterilerini kısıtlıyorsunuz. Taksim Meydanı’ndaki huzursuzluk ve göstericilere gösterdiğiniz sert muamele, yalnızca sizin hükmünüzün altında Türkiye’nin tek kişili bir hükümet haline geldiğini teyit eder. Gösterinin ardından, korku yaymak ve halkın sesini bastırmak için gösteriye katılanlara acımasız bir kampanya başlattınız.
Başbakan olarak ilk yıllarınızda Türkiye’nin GSMH’sini neredeyse üç katına çıkararak ekonomiyi büyütmekten, haklı olarak, gurur duyduğunuzu biliyorum. Fakat, Türkiye’de nüfusun yoksulluk oranı yüzde 22.4, yani Türk nüfusunun dörtte biri (20 milyon). Bu, bilmek ve duymak isteyeceğiniz bir gerçek değil; Türkiye’nin ekonomik mucizesinin harikası hakkında şişirilmiş egonuza uyacak şekilde bu gerçeği inkar ediyorsunuz.
Siz aşikar bir şekilde Devlet Güvenlik Mahkemelerini kaldırdınız, dolayısıyla tutukluların haklarını çiğnediniz, polis vahşetini ve şiddetini restore ettiniz, ve sivil ve siyasi haklarla özgürce oynadınız. İnsan Hakları İzleme Örgütü Dünya Raporu’na göz attınız mı?, sizin gözetiminizin altında hükümetin haksız surette sözde konuşma suçları yargıladığını ve keyfi terör yasalarını uyguladığını belgeleyen? Sıradan Türkler, birilerinin konuşmalarını dinlediğinden korkuyorlar, ve düşünceleri için soruşturulma korkusu olmadan tweet bile atamıyorlar.
NATO’nun Türk ordusunun sivil otoriteye bağlı olma talebini bahane olarak kullanarak, laik ve demokratik bir ülkenin muhafızı olan orduyu zayıflattınız. Herhangi bir engelle karşılaşmadan, yaklaşık 3,000 subayı tasfiye ettiniz, ve tüm askeri şubelerin başkanlarına doğrudan emir çıkarma yetkisini üstlendiniz. Bunları Askerlerin sizi sizin üç selefiniz gibi siyasal İslam ajandanızdan dolayı yargılamasından ve iktidardan atmasından korktuğunuz için yapıyorsunuz.
Batı’ya kibirli küstahlık gösteriyorsunuz, Almanya’yı destekçilerinize miting izini vermedikleri için “Nazi önlemleri” kullanmakla itham ediyorsunuz—yalnızca kendi gücünüzü ve etkinizi sergilemek ve büyük egonuzu besleyebilmeniz için. Muhalefet ve protesto kavramı yabancı topraklarda bile size tamamen yabancı olduğundan, korumalarınızın Washington ve New York’taki barışçıl protestocuları utanmadan dövmelerini izlerken açık hoşnutluk sergilediniz.
İŞİD ile mücadele kapsamında, son üç yıldır Suriyeli Kürtler ile mücadeleye odaklandınız. Bir çok güvenilir rapor, İŞİD’den petrol satın aldığınızı ve bu sayede onları maddi olarak desteklemekle birlikte binlerce gönüllülerin Türk sınırından Suriye’ye geçerek kendi saflarına katılmalarına izin verdiğinizi iddia ettiler. İslamcı yönleri binlerce masum insanın hayatından daha önemli olduğundan, İŞİD’in iğrenç suçlarını görmezden geldiniz.
Yolsuzluk? Sizin gözetiminizde yaygın. Rüşvet suçlamaları belediye çalışanları, işadamları, bakanlarınızdan üçünün oğulları ve oğlunuzla ilişkilendirildi. Bu suçlamaları ciddiye almak yerine, soruşturmayı yürüten üst düzey görevlileri görevden aldınız. Adalete mani olmanız o kadar haksızdı ki, kendi AK Parti üyelerinden bile eleştiri uyandırdı.
İktidara susamış bir şekilde, Cumhurbaşkanı’nın otoritesini kodlamak ve Başbakan’ın görev alanını ortadan kaldırmak için anayasayı değiştirmeye çalıştınız. Parlamentoyu, kişisel gündeminizi desteklemek için ve arzu ettiğiniz kanunları yerine getirmek için fonksiyonsuz hale getirdiniz. Benzeri görülmemiş güçler biriktirdikçe sana güvenen Türk halkına ihanet ettiniz ve vatandaşlarınızı despotizm ile umutsuzluğa maruz bıraktınız.
Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden beri devam eden olağanüstü hal altında yapılan referandum sırasında çok sayıda usulsüzlükler oldu. Siz bunu ustalıkla sömürdünüz – “Allahtan bir armağan” dediniz – ve rakiplerinizden kurtulmak için tasfiyeler ile bütün ülkeye korku ve endişe yaydınız. Muhalefet üyeleri korkutuluyor, hapsediliyor, vuruluyor, veya dövülüyordu. Seçim yolsuzluğu yaygındı ve kameralara bile yakalandı.
Komplo teorileri üzerinden büyüyorsunuz. Size yakın bir çok devlet görevlisi ve hükümet gazeteleri güçlü bir Müslüman alimi olan Fethullah Gülen’i ve taraftarlarını hiç bir kanıt olmadan hükümetinizi devirmeye, komplo kurmakla suçluyorlar. Kalpsizce on binlerce masum insanları Gülen hareketine destek verdiği iddia edilerek, işten attırdınız, iş fırsatlarını ellerinden aldınız, ve ailelerini ekonomik açıdan umutsuz bıraktınız.
Yargıyı sistematik olarak isteklerinize boyun eğdirmek ne kadar kullanışlı sizin için. Savcılara bakanların soruşturulması için izin istemelerini gerektiren karar çıkardınız. Bu yeni anayasaya karşı olan karar sizin otoriter gücünüzü daha da güçlendiriyor. Avukatların suçlanan Gülen taraftarlarını veya Kürtleri savunmaktan korkmaları ne kadar kasvetli bir durum.
Gazetecileri ana hedeflerinizden biri haline getirdiniz, yalan suçlamalara dayanılarak tutuklayıp hapsettiniz; yüzden fazla hapiste gazeteci var. Reporters Without Borders basın özgürlüğü açısından 179 ülkeden Türkiye’yi 154’üncü sıraya koymuş. Temel gazetecilik etiğine saygısızlık ederek gazeteler ve televizyon istasyonları da dahil olmak üzere birçok medya organı kapatıldı veya sizin görüşleriniz istikametinde yayın yapmaya mecbur edildi.
Sahte dindarlığınızı sosyal hürriyetleri sınırlayarak, aksam 10’dan sabah 6’ya kadar alkol satışını yasaklayarak, ve devlet üniversitelerindeki karışık yurtları yasaklayarak ifade ettiniz. Kişisel ahlaki kurallarınızı her eve empoze etme ve her vatandaşın kişisel alanını denetleme hakkına sahip olduğunuza, ve daha yüksek bir makam tarafından atanmış bir elçilik görevinizin olduğuna inanıyorsunuz.
Aşırılıkçılığınız da kendi partinizde körü körüne destek veren kişiler ile liderlik tarzınızdan gerçekten endişe duyan ılımlı kişiler arasında bölünme yarattı. Demokratik imajı ve gösterişini devam ettirirken, aslında muhalefet partilerini bastırıp, onların size karşı gelmelerini olağanüstü zorlaştırıyorsunuz. Mayıs 2016’da, sırf Kürt milletvekillerini marjinalize etmek için, TBMM’ye milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması için bir yasanın kabul edilmesi için baskı yaptınız.
Osmanlı tarzı ikametgahınız olarak, 1.100 odalı ‘Beyaz Saray’ inşa etmek de dahil olmak üzere, yanlış Osmanlı imajını halkın bilincine sokmaya çalışıyorsunuz. En son projeniz Çamlıca Camii idi, artık İstanbul’un en büyük camiisi. Taksim Meydanına yüzyıl önce reddedilip inşa edilen başka bir camii geri getirmeye çalıştınız.
Bir inanç adamı ve ülkesini en çok seven bir reformcu olarak kendinizi düşünüyorsunuz, ancak güce susadıgınızdan kör olmuşsunuz ve kendi vatandaşlarınıza ihanet ediyorsunuz. İnsanların Türkiye’nin, özellikle sizin liderliğinizin altında, büyüklüğe yürüyüşüne olan umutları azalıyor, ve onun yerine acı ve öfke artıyor.
2023’te Türkiye Cumhuriyetin yüzüncü yıldönümünde başkanlık yapmak istediğinizi biliyorum. Ama nasıl hatırlanmak istiyorsunuz? Türkiye’yi parlak bir yıldıza ve gurur verici bir ulus haline getirme gücüne sahip olan adam mı, ya da Türkiye’nin parlak bir geleceği olan İslam demokrasisinin bir örneği olma potansiyelini boşa harcayan acımasız Sultan mı?
Halkınızın size olan güvenini boşa çıkarttınız. Artık sizin kamu hayatından ayrılmanızı beklemek zorunda kalacaklar tekrar nefes almak, tekrar düşünmek ve, evet, tekrar hayal etmek için.