Arnavutluk Ab Ve Turkiye Arasinda Seçimini Yapmalı
- See the English translation
- See the Arabic translation
- See the French translation
- See the Albanian translation
Alon Ben-Meir and Arbana Xharra
Hayali Osmanlı İmparatorluğu’nun “Sultanı” – Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balkan ülkelerinin itaatkâr politikacılarına, Osmanlı döneminin ihtişamını yeniden tesis etme teklifini kabul etmeleri için baskı uygulamaktadır. Erdoğan için bu sadece yerine getirilmemiş bir tarihi sorumluluk değildir. Erdoğan, İslami gündemi kültürel işbirliği kılığına sokmak suretiyle bölgede yayarak, son birkaç yıldır kolay bir av olarak gördüğü Balkanları kendi nüfuz alanına dahil etmeyi hedeflemektedir. Türkiye’nin Balkan ülkelerine yönelik neo-Osmanlı hedeflerini pekiştirmek uğruna, ekonomik ilişkileri sinsi planının bir parçası olarak bir kaldıraç gibi kullanmakta ve bu hedef doğrultusunda (ekonomik fayda sağlarken) Balkan ülkelerinde altyapı hizmetleri ve dini kurumlara ciddi yatırımlar yapmaktadır.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, patronunun görkemli vizyonunu vurgulayarak, 2023’te (Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümü) Türkiye’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamlı dönemindeki gücüne ve etkisine sahip olacağını belirtti. Balkan ülkeleri, ekonomik büyüme, refah, özgürlük ve sürdürülebilir demokrasi beklentilerini, Balkanlar için kurtarıcı gibi davranan acımasız bir diktatörle değil, AB ile yakın ilişki içinde bulunarak gerçekleştirebileceklerini idrak etmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı’na göre, 2016 yılı sonunda, Türkiye’nin Balkan ülkelerindeki doğrudan yabancı yatırımlarının toplam değeri yaklaşık 10 milyar dolara ulaşmıştır. Bir yıl önce, Erdoğan, Arnavutluk “Top Channel” televizyon kanalına verdiği röportajda, Türkiye’nin Arnavutluk’a üç milyar avroluk yatırım yaptığını gururla belirterek, “AB’den kaç yatırım geldiğini bilmiyorum, ama bizimki durmayacak.” şeklinde konuştu.
Batı Balkan ülkeleri, Birliğe katılma çabaları doğrultusunda AB ile uzun süreli ilişkiler arayışı içindeler. Avrupa Komisyonu’nun önerdiği yeni genişleme paketi çerçevesinde katılım müzakerelerini başlatan ilk ülke Arnavutluk olacak. Bu arada Türkiye, Arnavutluk ve diğer Balkan ülkelerini kendi jeostratejik yörüngesine çekmek amacıyla, ekonomik güç gösterisinde bulunmaya devam ediyor.
Türkiye’nin Arnavutluk’taki yatırımları, finans piyasasında ve ulusal projelerde en büyük ekonomik ve politik etkiyi elde etmek için stratejik olarak iyi hesaplanmış ve dikkatlice seçilmiş yatırımlardır. Ülkenin ikinci büyük bankası, hidroelektrik santralleri, bir demir eritme tesisi, eskiden devlete ait olan telekom operatörü “Albtelecom” ve mobil operatör “Eagle Mobile” a sahip olmak gibi yatırımlar Türkiye’nin bu türden yatırımlardır.
Bu projeleri bütün kalbiyle destekleyen Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Erdoğan’la olan yakın ilişkileri (Avrupa’da Erdoğan’ın kızının düğününe katılan tek lider) ile biliniyor. Edi Rama, şu anda başkent Tiran’ın 140 kilometre güneyindeki Vlora’da bir turistik havalimanı inşaatı için Erdoğan ile görüşmeleri sürdürüyor.
Arnavut halkı, Erdoğan’ın ekonomilerine yaptığı yatırımları, Balkanlar’ı Türkiye’ye giderek daha fazla bağımlı hale getirme hedefi için bir maske olarak kullandığını, böylelikle Ankara’yı, ihtişamlı günlerinde Osmanlının egemen olduğu alanlarda söz sahibi yapacak bir güç merkezi haline getirmek istediğini fark etmelidir.
Arnavutluk, siyasi sistemindeki çeşitli değişikliklere rağmen, 1912’de kuruluşundan bu yana laik bir devlet olmuştur. Bağımsızlıktan sonra, demokratik, monarşik ve daha sonra totaliter komünist rejimler Arnavut ulusal kültürünün sekülerleşmesi yönünde sistematik politikalar izlemiştir. Fakat daha sonra, ulusal sosyo-politik liberal eğilimin aksine, 2015 yılında Erdoğan, yaklaşık 30 milyon avroluk maliyeti Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı (Diyanet) tarafından finanse edilen ve Arnavutluk’un en büyük camisi olan Ulu Cami “Namazgja”nın açılışını yaptı.
Arnavutluk Dışişleri Bakanı Ditmir Bushati, geçtiğimiz Nisan ayında Columbia Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, Erdoğan’ın Arnavutluk’taki apaçık İslami gündemi hakkındaki tüm gerçekleri reddetti. Bu konuda sorduğumuz bir soruya, “Türkiye’nin Arnavutluk’taki en büyük camiyi inşa ettiği doğru değildir ve cami Müslümanların ihtiyaçları için inşa edildi” diyerek cevap verdi. Onun bu yanlış beyanı, Arnavutluk’ta Erdoğan tarafından finanse edilen onlarca yeni caminin açıldığını kabul etmeyi reddetmesiyle tutarlıdır.
Arnavutluk Başbakanı Rama, Erdoğan ile flört eden tek siyasi değildir. Cumhurbaşkanı Ilir Meta, Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım ile yaptığı görüşme sonrasında, iki ülkenin işbirliğini artırma yolunda ilerlediğinin altını çizerken, Arnavutluk halkının çoğunluğunun paylaştığı ülkenin Türkiye’ye yaklaştıkça AB’en uzaklaştığı endişesini görmezden geldi.
Bir gazeteci ve Tema Gazetesi yayıncısı olan Mero Baze bir konuşmasında, Türk yatırımlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çevresindeki işadamlarından geldiğini ve bunların açık pazarda rekabetçi ihale ile yapılan yatırımlar olmadığını belirtti. Bu yatırımların kişisel olarak müzakere edildiğini ifade eden Baze “Yatırımcıların gelecekte büyük politik problemlerle karşılaşabilecek bir otokrat olan Erdoğan’ın çevresinden geliyor olması, Arnavutluk’u Türkiye’de yaşanabilecek siyasi ve ekonomik kargaşanın içine sürükleyebilir” dedi.
Muhalefet milletvekillerinden Dashamir Shehi bu yılın ocak ayında, Erdoğan’ın “Arnavutluk’u işgaline” karşı parlamentoyu uyardı. “Arnavutluk’taki Türk varlığının genişlemesine karşıyım. Ülkemizde Türk yatırımlarını ve Türk siyasetinin çalkantılarını istemiyorum. Krom, metalurji, okullar, havaalanları Türkler tarafından alınır oldu. Doğuya değil, Avrupa’ya yönelmeliyiz ”. Bu açıklamaya başbakan alaycı bir tavırla “brendi iç ve çığlık atma” diyerek karşılık verdi.
Arnavutluk hükümeti için “Arnavut kültürünü Türk eğilimlerinden kurtarmak” başlıklı bir inceleme yazmış olan tarihçi ve filozof Xhemal Ahmeti, bizimle bir söyleşinde, ülkede Arnavutluk hükümetinin ardından en büyük güce sahip kişinin Erdoğan olduğunu ifade etti. Ayrıca, Arnavut basınında Türkiye hakkında açık eleştirilerin yeterince yapılmamasını kınayan Ahmeti, “Bu politika ile Arnavutluk, Batı’ya açılan her geçidi kapatır.” dedi.
Arnavutluk’un, Selefizm ve “Erdoğancılık”a karşı somut adımlar atması gerektiğini ifade eden Ahmeti, çünkü bunlara bağlı eğitmenlerin, elçilerin ve ideologların Arnavutluk, Kosova, Makedonya ve diğer Balkan ülkelerindeki siyasi partilere, akademik derneklere ve camilere sızdığını belirtti.
Erdoğan, manipülasyonuna ve aldatmacasına sonunda boyun eğene kadar Arnavutluk’a küçük dozlarda ekonomik gelişme sağlayarak onu sarhoş ediyor. Resmi olarak belirttiği gibi eğer Arnavutluk Avrupa Birliği’ne yöneliyorsa, Erdoğan’ın ülkede herhangi bir şekilde veya ikna yoluyla hâkim olmasına izin vermemelidir. Arnavut liderler AB’nin, özellikle Balkanlara hâkim olma yönündeki arzusu herkes tarafından görülen Erdoğan’ a derinden bağlı olan bir devleti Birliğe yeni bir üye kabul etmeyeceğini hatırlamalıdır.
Avrupa, Erdoğan’ın açık hedefinin, Batılı değerlere doğrudan meydan okuyan bölgesel bir neo-Osmanlı gücünü yeniden inşa etmek olduğunun farkındadır. Bu düşünce iktidardaki AKP milletvekili ve Meclis Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu başkanı Alparslan Kavaklıoğlu’nun şu sözleri ile açıkça ifade edildi: “Avrupa Müslüman olacak. Biz orada etkili olacağız, Allahın izniyle. Bundan eminim.”
Türkiye’nin diplomatik ve askeri gidişatı Erdoğan siyasi olarak hayatta kaldığı sürece aynı kalacak. Balkan ülkeleri ve özellikle de AB’ye üye olmaya aday olan Arnavutluk, Türkiye ile ilişkilerini dikkatlice ayarlamalıdır.
AB, özellikle insan hakları, özgürlük ve demokratik bir hükümet biçimi ile ilgili tüzüğüne tam bağlılığın üyelik için ön şart olmasından dolayı, AB’nin kurucu ilkelerini belirgin bir şekilde terekeden Erdoğan ile Arnavutluk’un sıkı fıkı olmaması gerektiğini açıkça belirtmelidir.