All Writings
Ağustos 3, 2018

Erdoğan Ve AB Balkanlar’da Çarpışma Rotasındalar

Alon Ben-Meir ve Arbana Xharra

Avrupa Birliği’nde tehlikeli İslami gündemini yayması yasaklanan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi de Balkanlar’da artan nüfuzunu Batı ülkelerine karşı kullanmak istiyor. Erdoğan’ın Balkanlara yönelik agresif yönelimi, iddialı politikalar peşinde koştuğu ve İslamcı milliyetçiliğini cami ve dini kurumlar ağı aracılığıyla stratejik olarak yaymaya çalıştığı bölge olan Güneydoğu Avrupa’daki Erdoğan muhalifleri arasında kaygıları artırdı.

AB ülkeleri, Erdoğan’ın İslami planından kaynaklanan tehlikeyi fark etmeye başladılar. Bunun bir sonucu olarak, Avusturya, Hollanda ve Almanya, Erdoğan’ın, ülkelerinde seçim kampanyaları düzenlemesini yasakladılar. Ayrıca, iki ay önce, Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz yedi caminin kapatılmasını emretti ve Türkiye’nin finanse ettiği imamları sınır dışı ettirdi. Ülkedeki onlarca diğer Türk imam sıkı gözetim ve denetim altına alındı. New York Times gazetesi Kurz’un , “Paralel toplumlar, siyasallaşmış İslam ya da radikal eğilimlerin ülkemizde yeri yoktur” dediğini aktardı.

Avusturya’nın camileri kapatmasına oldukça sert tepki veren Erdoğan, kararı İslamofobik olarak niteleyerek, misilleme yapılacağı sözünü verdi. Erdoğan, Bosna’da bir miting düzenleyerek Batı ülkelerine meydan okuma konusundaki eğilimini iyice belli etti. 12.000’den fazla destekçiden oluşan bir kalabalığın önünde yaptığı konuşmada: “Demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden anlı şanlı Avrupa ülkelerinin sınıfta kaldığı bir dönemde, Bosna Hersek bizlere burada bir araya gelme imkânı sağlayarak, sözde değil özde demokrat olduğunu göstermiştir” dedi.

Balkanlarda Erdoğan’ın sadık yandaşlarına sağladığı genişlik ve rahatlığın yıllardır keyfini süren birçok yozlaşmış politikacı, imam, STK temsilcisi ve akademisyen, Erdoğan adına kampanya yapma konusunda kararlı bir şekilde birleşmiş durumdalar. Bu yolla Erdoğan, özellikle bölgenin Müslüman nüfusu içinde kalpleri ve zihinleri kazanmayı başardı.

Arnavutluk parlamentosundaki en büyük ikinci grup olan Demokrat Parti temsilcisi Grida Duma bize, “Arnavutluk Başbakanı Rama’nın Erdoğan’ın gönlünü hoş tutarak AB’ye karşı meydan okuması tehlikeli… ve ciddi sonuçlar doğuracak… Rama ile Erdoğan arasındaki yakınlık Arnavutluk’un jeostratejik çıkarlarına hizmet etmiyor. ” dedi.

Balkan ülkelerinden gazeteciler ve sivil toplum temsilcileri, özellikle Erdoğan’a daha önce benzeri görülmemiş bir güç veren Türk anayasasındaki değişiklik ve sonrasında Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ardından, bir sonraki aşamada neler olacağı konusunda derinden endişe duyuyorlar.

Arnavutluk’tan bir gazeteci ve yayıncı olan Andi Bushati, Duma’nın gözlemlerini doğrulayarak, “Bu yakınlık kendini, yalnızca Rama’ın Erdoğan’ın ‘Kosova Türkiye’dir ve Türkiye Kosova’dır’ şeklindeki ifadesini alkışlaması gibi sembolik hareketlerle değil, aynı zamanda örneğin, Erdoğan’ın, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesini kınamasını desteklemek gibi siyasi eylemlerle de kendini göstermektedir” dedi.

Sırp, Makedon, Kosovalı, Arnavut ve Bosnalı liderler Erdoğan’ın yeniden seçilmesini memnuniyetle karşılayıp, dayanışmalarının bir göstergesi olarak onun için düzenlenen yemin törenine katılarak bu otoriter lidere hayranlıklarını ifade ettiler.

Bu arada, Kosova’nın Erdoğan’ın İslami gündemine boyun eğmesi giderek daha da belirgin hale geliyor. Birkaç hafta önce yüzlerce Kosovalı, Türkiye’nin Kosova’daki Büyükelçisi Kıvılcım Kılıç’ın önderliğinde “Türk demokrasisi ”ne destek amacıyla yürüdü.

Kosovalı tecrübeli bir gazeteci olan Bekim Kupina, Kosovalı liderlerinin Erdoğan’ın, ülkelerini Avrupa’ ya bir sıçrama tahtası olarak kullanmalarına izin vermemesi gerektiğini ifade ederek, “Kosova’nın Türkiye’nin inşa ettiği dini kurumlara değil okullara, anaokullarına ve iş imkanlarına ihtiyacı var.” dedi.

AB, Balkanlar’daki nüfuzunu artırmaya çalışırken, Rusya ve Türkiye de bölgeyle olan bağlarını güçlendirmek için çok çaba sarf ediyor. AB’nin güneyindeki arka bahçesine olan ilgisinin artması, Moskova’nın Balkanlar’da yükselen etkisinden duyulan korkudan da kaynaklanmaktadır.

Belgrad’daki Avrupa-Atlantik Çalışmaları Merkezi başkanı Jelena Miliç, Erdoğan ve Sırp cumhurbaşkanı Aleksandar Vuciç’in gittikçe artan güçlü bağlar geliştirdiğini doğruladı. Miliç, “Sırbistan’ın hükümet kontrolündeki medyası Erdoğan’ın sicilini eleştirmedi. Erdoğan ve Vuciç, Bosnak Müslüman nüfuslu Sırbistan eyaleti Sancak’ı ziyaret ettiler, ancak Erdoğan bu ziyarette, yalnızca ekonomik ilişkileri ve yatırım fırsatlarını vurgulama konusunda çok dikkatli davrandı” diye konuştu. Miliç’e göre, Türkiye’nin bölgedeki etkisi endişe verici bir hızla büyümekte.

Ürdün, Hırvatistan, Irak, Suriye ve Lübnan’da büyükelçi olarak görev yapan, eski Bosnalı diplomat Zlatko Dizdarević, Türkiye’yi, Bosna’daki iç bölünmeleri derinleştirerek daha da güçleştiren bir “tehdit” olarak tarif ediyor.

Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzetbegović yeniden seçilmesinin gecesinde, Erdoğan’ı zaferinden dolayı kutlayarak, “Siz sadece Türkiye’nin cumhurbaşkanı değil, hepimizin başkanısınız” dedi. Bosnalı gazeteci Sead Numanoviç, bu türden açıklamaların Saraybosna’da son zamanlarda bir AKP ofisi açmış olan Erdoğan’ı, Bosna’daki müdahalelerini yoğunlaştırma konusunda daha da teşvik ettiğini ifade etti.

Numanovic, “Erdoğan, Saraybosna, Novi Pazar ve Belgrad’ı birbirine bağlayan bir otoyol ve hızlı yol inşa etme sözü verdi. Bu iki projenin tek başına maliyeti 3 milyar avronun üzerinde” dedi. Numanoviç, Turkiye’de yapılan son seçimlerin sonuçlarının Balkanlar’daki siyasi etkisini artırmak için kendi gücünü ve itibarını kullanan Erdoğan’ı cesaretlendirdiğine inanıyor.

Erdoğan, mali imkânlar ve yatırımlar yoluyla bu amacını gerçekleştirmeye çalışıyor. Onu bu hedefinden alıkoyabilecek çok az şey var, çünkü Erdoğan, fazla riske girmeden AB ile tartışmaya girebileceğine inanıyor.

Grida Duma, “Ana projeler Türk şirketlerine verilirken, son zamanlarda Arnavutluk’a yatırım yapan bir Amerikan şirketi yok” dedi. Arnavutluk Başbakanı Rama ile Erdoğan arasındaki yakınlık konusunda hiçbir kuşku yok. Dostluk ilişkilerinin yanı sıra, birbirlerini seçimlerde de destekliyorlar.

Erdoğan, Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamlı günlerindeki kadar güçlü ve etkili bir ülke olacağını ifade ederek, ilkelerden yoksun pozisyonunu Batılı güçlere açıkça beyan etmiş oldu. Erdoğan’ın, Osmanlı dönemine ait unsurları yeniden yapılandırma isteği, aktif ikili ilişkiler geliştirmek istediği her ülkede ürpertici bir etki yaratmalı.

Özellikle Sırbistan ve Makedonya’nın üyelik için aday olarak kabul edildiği ve Balkanlar’daki ülkelerin çoğunun Avrupa Birliği’ne giriş müzakereleri sürecinde olduğu göz önüne alındığında, Erdoğan’ın, bölge ülkeleri ile dostane ilişkiler geliştirme siyaseti arkasında sinsi niyetleri olduğu anlaşılmaktadır.

Türkiye’nin AB üyesi olma kapısı her bakımdan kapandığı bir dönemde, Balkanlar, özellikle İslami gündemini AB ülkelerinde yaymaktan alıkonan Erdoğan için AB’ye karşı kullanabileceği bir koz kartı niteliğindedir.

Batı Balkan ülkeleri AB ile uzun süreli ilişkiler arayışında olduklarından, AB, bu ülkelerde bir taraftan sosyal, politik ve ekonomik reformları teşvik etmeye devam ederken, diğer taraftan maddi destek sağlayarak ve büyük projelere yatırım yaparak Balkan ülkeleriyle ilişkilerini daha da güçlendirmelidir.

Bununla birlikte, Brexit, göç ve şiddet yanlısı aşırılıklar gibi mevzularla meşgul olmalarına rağmen, AB’nin Batı Balkan ülkelerinin entegrasyonuna yönelik istikrarlı bir ilerleme kaydetmesi gerekiyor. AB, Avrupa komisyonuna göre katılıma hazır olan Makedonya ve Arnavutluk ile katılım müzakerelerini başlatmakla, diğer Balkan ülkelerine muhtemel üyeliklerinin ciddiye alındığı konusunda açık bir mesaj gönderecektir.

Bu, Balkan liderlerine AB üyeliği yolunun açık olduğu konusunda ciddi bir mesaj verecektir. Bu hedefi gerçekleştirebilmeleri için, Balkan liderleri, AB’nin kurucu ilkelerine ihanet eden ve bölge ülkelerini İslamcı milliyetçi yörüngesine çekmeye çalışan Erdoğan’a karşı çıkmak zorunda kalacaklardır.

TAGS
Genel
SHARE ARTICLE