All Writings
Mayıs 24, 2018

Sırbistan, Türkiye Ve Rusya – Avrupa İçin Alarm Zilleri Çalıyor

Alon Ben-Meir and Arbana Xharra

Avrupa Birliği, Balkanlar’daki nüfuzunu artırdıkça, Rusya ve Türkiye de bölgeyle olan bağlarını güçlendirmek için çalışıyorlar. Moskova’nın, Balkanlar’da gittikçe güçlenen etkisinin doğurduğu endişe AB’nin güneyindeki arka bahçeye olan ilgisinin artmasına neden olmakta. Her ne kadar Sırbistan Rusya’nın en yakın Avrupalı müttefiki olsa da, Balkanlar’da uzun bir tarihi geçmişi olan tek ülke Rusya değildir. Türkiye, Balkanlar’da yozlaşmış yetkililer ve yönetimlerden büyük destek alan bir diğer önemli aktördür. Rusya gibi, Türkiye de bölgede stratejik olarak hesaplanmış büyük ulusal projelere yatırım yaparak finansal piyasada en büyük iktisadi ve politik arenada en güçlü siyasi etkinliği elde etme gayreti içinde.

Erdoğan, Sırbistan’a verdiği önemi göstermek için 7 Mayıs’ta Ankara’da Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç ile düzenlediği ortak basın toplantısında, iki ülke arasındaki 2018 yılı ticaret hacmi hedefinin 2 milyar dolar olduğunu ve bunun uzun vadede 5 milyar dolara ulaşacağını ifade etti. Türkiye’nin üstlendiği büyük projeler arasında Belgrad-Saraybosna otoyolu bulunmakta ve bu projenin bölgesel ve ekonomik bağları güçlendirmesi beklenmekte. Buna karşılık Vuçiç, “Balkanlar’daki en güçlü ve büyük gücün Türkiye olduğunu” söyleyerek, Balkanlar’ın “istikrarına” katkıda bulunduğu için Erdoğan’a teşekkür etti.

17 Mayıs’ta, Bulgaristan’da düzenlenen AB-Batı Balkanlar Zirvesi sırasında Avrupalı liderler, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olduğu ve daha sonra Sovyetler Birliği etki alanında kaldığı için, Balkanlarda Türkiye’nin ve Rusya’nın genişleyen nüfuzu konusundaki endişelerini dile getirdiler. Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak devrindeki kadar güçlü ve etkili bir ülke olacağının altını çizen Erdoğan, böylelikle Batılı güçler konusunda ilkesiz konumunu net bir şekilde ortaya koydu.

Rusya, Sırbistan’ı Avrupa’daki en güvenilir müttefiki olarak görüyor ve bu ülkede özellikle enerji sektöründe büyük çapta yatırımlar yapıyor. Vuçiç, Putin’den önemli ölçüde destek aldığını kabul etmesine rağmen, Türkiye ile de ittifakını güçlendiriyor. Rusya ve Türkiye, bir yandan Sırbistan üzerinde nüfuz için rekabet ederken, diğer yandan AB’nin Balkanlar’da sürekli artan genişlemesine ortak muhalefetleri nedeniyle işbirliği yapıyorlar.

Vuçiç hem AB’ye katılma peşinde koşuyor hem de doğrudan Batı değerlerine ve çıkarlarına meydan okuyan Rusya ve Türkiye ile üç taraflı bir ilişki kurmaya çalışıyor. Ancak Vuçiç, iki düğünde aynı anda “dans” edemez. Vuçiç’in bu Batı karşıtı ittifakı Avrupa Birliği’nde tehlike çanlarının çalmasına neden olmakta. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Türkiye’ye veya Rusya’ya yönelen bir Balkanlar” istemediğini söyleyerek, Ankara ve Moskova’yı aynı kefeye koymuş oldu.

Avrupa Birliği hala Sırbistan’ın en büyük ticaret ortağı konumunda. Fakat Sırbistan, Rus-Sırp ilişkilerini pek çok açıdan belirleyen askeri teçhizat konusunda büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı. Sırbistan’da tahmini gelirleri 5 milyar Avroyu bulan yaklaşık 1000 şirket kısmen veya tamamen Rusların sahipliğinde bulunuyor. Ekim 2017’de, Sırbistan altı Rus savaş uçağı satın aldı.

Anketler, Sırpların çoğunun Rusya yanlısı olduğu ve NATO’ya olumsuz gözle baktığını ortaya koyuyor. Sırplar, 1999 yılında Kosova ile yaşanan savaş sırasında Batılı güçlerin ülkelerini ağır bir şekilde bombaladığını hiç akıllarından çıkarmıyorlar. Geçen yıl Belgrad’a yaptığı ziyarette, Rusya Başbakan Yardımcısı Dmitry Rogozin, “Sırbistan asla AB’ye katılmayacak” dedi.

AB ve ABD, Sırbistan’ın Batı Balkanlar’da sırtını hala Rusya’ya dayayan “ailenin yüz karası” olduğunun farkındalar. AB, Batı’nın sosyo-politik kültürüyle bağdaşmadığı için ne Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in Sırbistan’da yaptıklarını onaylıyor ne de Erdoğan’ın (AK Parti iktidarda olduğu sürece) diktatörlük tarzını değiştirmesini bekliyor.

Bir konuşmamızda Belgrad Radyo ve Televizyon istasyonu B92’nin kurucusu ve yöneticisi Veran Matiç, Vuçiç’in Sırbistan ile Rusya arasında iyi ilişkiler kurmaya çok istekli olduğunu belirtti. Matic, Sırbistan’ın Türk Akımı boru hattına bağlanmak istediğini de ekledi (Sırbistan Rus gazına bağımlı ve bu gazın doğrudan Sırbistan’a teslim edilmesi imkânı yok).

Matiç, “Sırbistan için yatırımlar büyük önem taşıyor, ancak küresel medya özgürlüğü sahtekârı olarak kabul edilen bir sistemle ve dünya çapında en fazla sayıda gazetecinin hapsedildiği bir devletle çok iyi ilişkilere sahip olmaktan endişe duyuyoruz” dedi.

Tarihçi ve filozof Kemal Ahmeti bir tartışmada, İran-Türkiye-Rusya arasında gerçekleştirilen sık görüşmelerin ve ardından etkin oldukları bölgelerdeki faaliyetlerinin bu üçlü arasında var olan Ortadoğu ve Balkanlar konusunda işbirliğinin çerçevesini açıkça ortaya koyduğunu söyledi. “Bu iki güç ortak düşmanları olan Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı nüfuz alanlarını paylaşma konusunda anlaştılar.”

Ahmeti, “Sözde Şii Semitik doktrini, Putin’in pan-Slavizmi ve Erdoğan’ın yeni-Osmanlı hevesi, AB’nin şu anda Balkanlar’daki stratejik gündemine karşı bir ittifak oluşturdu” dedi. Bu arada Sırbistan, yüzünü aynı anda hem doğuya hem de batıya döndürmeyi başardı.

Kosova’nın bağımsızlığının tanınması Sırbistan’ın AB üyeliği için kilit koşul olmaya devam ederken, Moskova’daki Rus Akademisi Balkan Çalışmaları Enstitüsü’nden Elena Guskova, Rus ordusuyla işbirliğinin birçok Sırp için “güvenlik garantisi” olduğunu savunuyor.

Putin tekrar Rusya Devlet Başkanı seçildikten sonra Moskova’yı ilk ziyaret eden yabancı lider olan Vuçiç, Rusya’nın Kosova konusunda Sırbistan’a desteğini sürdürmesini istedi ve NATO üyeliğine karşı çıktığını yineledi. Vuçiç, Kremlin’e yaptığı ziyarette, “Sırbistan bağımsızlığını ve askeri tarafsızlığını koruyacak. Sırbistan, NATO ya da diğer herhangi bir askeri ittifaka üye olmayı planlamıyor” dedi.

Priştine Üniversitesinde felsefe profesörü olan Blerim Latifi, Türkiye, Rusya ve Sırbistan arasındaki bu “ittifak”ın, NATO’nun birliği ve işlevselliğine yönelik bir darbe olduğunu ve “NATO’ya yapılan her türlü darbenin Balkanlar’ın ulusal güvenliği üzerinde olumsuz etkileri olduğunu” söyledi.

Putin, Batı ittifakına karşı düşmanlığını gizlemiyor ve mümkün olan her yerde Batı’nın çıkaklarına açıktan zarar vermeye çalışıyor. Oysaki Erdoğan, hem gizliden düşmanlık yapıyor hem de Batı’nın sunduğu nimetlerden istifade etmek istiyor. Erdoğan bir yandan Türkiye’nin NATO üyeliğini sürdürmek ve (muhtemelen hala) AB’ye katılmak istiyorken, diğer yandan AB’nin ve NATO’nun Balkanlar’daki stratejik çıkarlarını zayıflatmak için sinsi planının bir parçası olarak Türkiye’nin etkisini özellikle Sırbistan’da tahkim etmeye çalışıyor.

Avrupa Birliği, Sırbistan’ı seçeneklerini iyi tartması ve AB üyesi olmak istiyorsa gerekli sosyo-politik ve ekonomik reformları gerçekleştirmesi gerektiği konusunda uyarmalıdır. Sırbistan, Erdoğan ya da Putin ile açık uçlu bir ilişki sürdürürse AB’ye katılma şansını kesinlikle kaybedecektir.

Şüphesiz, Sırbistan sürdürülebilir demokrasi, özgürlük ve ekonomik büyüme beklentisinin AB ile yakın ilişki içinde olmasına bağlı olduğunu artık fark etmelidir. Ayrıca, Balkanlar’ın kurtarıcısı gibi davranan ama aslında bölgenin hassas yapısını uzun vadeli stratejik amaçları için sömüren acımasız diktatörlerden uzak durmalıdır.

TAGS
Genel
SHARE ARTICLE